Sevgiden gelen yalnızlık: Bir Yağız Egemen portresi…

6 dakikada okuyabilirsiniz

Bir insanın içinde yaşadıklarına rağmen, ruhu çığlık çığlığa aşkını haykırırken dilini tutmasına engel olabilecek türlü şeyler vardır. Hani o en engebeli yollar, aşılması zor olan… Yağız Egemen’in tırmandıkça aslında devrildiği yollar… 

Fotoğraf: Fazilet Hanım ve Kızları Resmi Hesabı / Twitter

Çocukluğunu yaşayamamış, içinde sevgisizlik daima ukde olarak kalmış bir adamın aşkı coşkuyla devleşir! Aşkı gerçekten ilk bulduğu yerde yaşadığı heyecanı, ömrü boyunca hasretini bilmeden çektiği duyguya kavuşmanın coşkusunu bir düşünsenize… Bizim güzel kalpli robotumuz, soğuk nevalemiz olan adam o coşkunun zerresini yaşayamadı. Bildiğiniz gibi, Yağız Egemen’in en büyük engeli kardeşiydi. Aslında fark edilmeyen büyük bir nokta var; Yağız sürekli dile getirilen otel odasında karşılaştığı ve devamında da hayatına hep bir şekilde dahil olan o kızdan kardeşinden önce etkilenmişti. Bir adamın oturup izlediği ayakkabıları başka hangi kılıfa uydurabilirsiniz ki? Sezon boyunca sakladığı ayakkabılar, Hazan’a dair girdiği büyük arayış, içten içe ona duyduğu merak, başı sıkıştığı zaman gizli gizli ettiği yardım… Yağız Egemen, hayatında daha önce hiç tatmadığı bir duyguyu adlandıramadığından seyircinin çoğunluğu önce büyük bir yanılgıya düştü. Sinan’ın bir belge niteliğindeki somut itirafı dolayısıyla, hep ilk onun aşık olduğu düşünüldü fakat ben kesinlikle bunun bir aldanış olduğu taraftarıyım. Yağız o bir çift ayakkabıyı karşısına alıp, içkisini yudumlarken aşkın en çetrefilli yollarına girmişti çoktan. Dile getirmediğinden, hatta getiremediğinden, hep yanlış anlaşıldı. 

Fotoğraf: Fazilet Hanım ve Kızları Resmi Hesabı / Twitter

Yağız hayatı boyunca tüm duygularını içinde yaşamış, bu yüzden dıştan hep soğuk görünen bir karakter. Fakat o buzdan adam, yeri geldi sevdiği kadının omuzlarında hıçkıra hıçkıra ağladı. Çocukluğunda içine sıkıştırdığı tüm gözyaşlarının acısını çıkarır gibi, on iki yaşına dönmüş gibi… Onca zaman frenlediği duygularının çöküş kısımlarını Hazan’la yaşaması kifâyetsiz güzellikte, bunun zaten es geçilebilir bir yanı yok. Aslında tüm bu yaşananlar da, ruhuna ilmek ilmek işlenmiş bu aşkı çok daha fazla ölümsüz kılıyor bir yandan. Yapayalnız büyümüş bir adam, sevgiye muhtaç, tek başına olmaya alışkın, hani her şeyi kendi yöntemleriyle halledebilen… Öyle diyordu ya annesinin mezarının başında, “Biliyorsun, ben öyle kimseden akıl almam pek. Ama bu sefer farklı. İlk kez ne aklım, ne kalbim bu çılgınlığı açıklamaya yetmiyor.” 

Fotoğraf: Fazilet Hanım ve Kızları Resmi Hesabı / Twitter

Öyle naif bir karakter ki Yağız, annesinin mezarına gidipte aşık olduğunu itiraf ettiği sahneye olan doyumsuzluğum tarif edilebilir değil. O iki kelimeyi söylemeden önce içine çektiği derin nefes, soluklanışı… Canının acısı nasıl da yansıyor her hareketine… Bilinir bu, aşık olan insanın gözünün önüne duvar örülür. Belki yüzleşebileceği en net gerçekler, kendi benliğine aittir. Fakat genel mânâda gözünün önünde, aklında, dilinde, kalbinde tek bir şey vardır; aşık olunan ve aşık olduğu. Yağız Egemen, çocukluğundan kalma yaralarına rağmen, önüne çıkmış en derin engele; kardeşine takılmış olmasına rağmen; iradesini zorlayan o kadına belki de en gerçek olan bakışlarıyla baktı. Gözünü döndürebilecek ve onu gerçeklikten soyutlayabilecek bir sevgiyi sırtlamasına rağmen, o hep kendi doğrularını döşediği yollardan yürüdü. Kardeşini üzmemek adına bir gece yarısı annesine söz verdi. Kendi elleriyle sevdiği kadını, kardeşinin kollarına koydu.

Fotoğraf: Fazilet Hanım ve Kızları Resmi Hesabı / Twitter

Bu her şeyi yüklenmenin yanında, koskoca bir yalnızlıkla boğuşmasını da hayretle izliyorum. Onca zorluğa rağmen, öyle sağlam ve dimdik durabiliyor ya hâlâ, tam orasından hayran kalıyorum Yağız’a… İçinde neler dönüyor, neler yaşıyorsa; öyle güçlü ki her hissettiği şey kendi yalnızlığı içerisinde kaybolmayıp, yine kendi içinde bir dala tutunup sapasağlam durabiliyor ayakları üzerinde. “Tutkulu aşk yalnızlığın en uç ve en son durağı gibi…” diyen Lou Andreas Salomá ve “Ben yalnız olanım, ben yalnız kalacak olanım…” diyen Yağız Egemen. Öyle bir tutku ki, onu yok sayabilmek adına gözlerini dâhi sakınıyor Hazan’dan. Ona dokunurken içi titreyen… Hatta bu iç titremesini yoksayıp dokundukça kendinde kaybolan… Ve aslında kendinde kayboldukça, Hazan’da yolculuğa çıkan… 

Fotoğraf: Fazilet Hanım ve Kızları Resmi Hesabı / Twitter

 

Tek başına kurduğu kendi egemenliğinde, zihninde dönüp duran her kelimeye şahit olmak istediğim tek karakter. Tarifsiz bir kaleme alınış. İzlemeye, bakışlarından dâhi türlü türlü anlam çıkarmalara doyamıyorum. Doğrusunu bildiği hâlde yanlış yaptığında da, yine yalnızlığına çekilip kendisini tartarak hareket edişi de karakterinin sağlamlığını gösteriyor aslında. Yıkılmaz olan adamın, Hazan’ın aşkıyla yalpalıyor oluşunun içimi burkan tek tarafı, onun kendi sözlüğünde “imkânsız” kelimesine eş değer oluşu. Fakat “Aşkta her şey hem doğrudur hem de yanlış; aşk, saçma bir şey söylemenin olanaksız olduğu tek konudur.” Tüm bunlara karşın Yağız’ın, duygusal dünyasında koca bir karmaşanın içerisinde olmasına rağmen, bir şekilde kendisi için doğru olanı seçmesini seviyorum. Başından beri yaratılmış karakterin, daima aynı Yağız olarak kalışı, seyircinin de onu bu denli benimsemesini bir nebze açıklar nitelikte diye düşünebiliriz.

Fotoğraf: Fazilet Hanım ve Kızları Resmi Hesabı / Twitter

Uzanıp dokunamıyor, gecenin bir yarısı zihninde cirit atan onlarca sahneye rağmen gidipte özlemini Hazan’ın teninde dindiremiyor, konuşamıyor özgürce, boğazındaki her boğumu tek tek aşan kelimeler dilinin ucunda intihar ediyor. Düşünüyor, düşündükçe içinden çıkamıyor. En kolayını seçiyor, onu ölümsüzleştirmeyi. Ruhunun en gizli ve hiçbir elin ilişemediği yerlerinde saklıyor aşık olduğu kadını. İçten içe, onunla konuşurcasına sonuna nokta koyamadığı itiraflarını… Varlığını bir bütün olarak ele geçirmiş tutkusunu da, aşkını da elinden gelebilenin en iyisini yaparak susturmaya çalışıyor. İçi rahat olsun diye vicdanına attığı her adımda, Hazan’a da yavaş yavaş sırtını dönüyor. Fakat yalnızca bedensel. 

Fotoğraf: Fazilet Hanım ve Kızları Resmi Hesabı / Twitter

“Aşk tam anlamıyla bir olasılık değil, daha çok bir olanaksızlığın aşılmasıdır.” Yağız Egemen, en kısa sürede canından parça olan o kadının olanaksızlığını yok etmen dileğiyle… Ona kavuş ve izlerken bile imrendiğimiz, sahip olmayı hayal dâhi edemediğimiz o aşkla, bütünüyle sarmala Hazan’ı… Bundan sonraki yazılarda, umuyorum görüşmek üzere… Kim bilir, belki o zamana buraya bir aşk itirafı yazısı yazarım…

OKUMAYI SEVİYOR MUSUNUZ?
Yazılarımızı takip etmek için

E-Bülten ile
SEVDİĞİN TÜRLERİ TAKİP ET

Bir çok basın kuruluşuna destek veren N’oluyo’nun popüler haberleri sana da gelsin istemez misin? E-posta aracılığı ile hangi türde haberler almak istersin?


Günün popüler yerli dizi haberleri

Günün popüler yabancı dizi haberleri

Günün popüler yarışma ve reality show haberleri

Farklı türlerden güne dair popüler televizyon haberleri

Farklı türlerden haftaya dair popüler televizyon haberleri
Endişelenmeyin, spam içermiyoruz.