Amerika’da NBC kanalında ekrana gelen kaliteli drama/komedi dizisi This is Us Dan Fogelman tarafından yaratıldı. Başrollerinde Milo Ventimiglia, Mandy Moore, Sterling K. Brown, Chrissy Metz ve Justin Hartley oynuyor. Kalabalık oyuncu kadrosunun yan rollerinde ise; Susan Kelechi Watson ve Chris Sullivan karakterlerine hayat veriyorlar. Dizinin her bölümünü farklı isimler yönetmen koltuğunda ve her bölümde yönetmenlere özgü detaylar, açılar ve renkler görüyoruz. Kalabalık kamera önü kadrosunun yanında kamera arkası ekibi de oldukça kalabalık bir dizi.
Bilim kurgu izlemekten beyniniz, komedi izlemekten çeneniz yorulduysa ve döndürüp dolaştırıp aynı konuları işleyen romantik komedilerden sıkıldıysanız This Is Us tam da aranılan kan niteliğinde, abartıdan uzak, her ailede olan sorunları, herkeste olan sıkıntıları gerçekçi bir dille yansıtan gerçek, bizden bir aile dizisi.
Konusu neymiş?
“Gerçek bir aile hikayesi” dedik biraz da aile üyelerimizi tanıyalım isterseniz. Jack ve Rebecca çiftimiz evlidir ve üçüz çocuk beklemektedir. Jack’in doğum gününü kutladıkları gün beklenmedik bir erken doğumdan dolayı soluğu hastanede alırlar. Jack çocuklarıyla aynı tarihte doğmanın mutluluğunu yaşarken aynı zamanda beklenmedik doğumun verdiği şaşkınlık çiftimizi biraz aptal eder. Doğum esnasında ne yazık ki üçüncü bebek ölü doğar ama çiftimizin sağlıklı bir kız ve erkek çocukları olmuştur. Jack çocuklarını izlediği sırada bir itfaiye görevlisiyle tanışır. İtfaiye görevlisi o gün itfaiye merkezinin önüne bırakılmış bir erkek çocuğunu hastaneye getirmiştir. Jack minik siyahi bebeği çocuklarının yanında yatarken görünce bunun bir işaret olduğunu düşünür ve Rebecca ile birlikte üçüncü bebeklerinin yerine onu koyarak hastaneden üç bebekle eve dönerler. İşte hikayemizde burada başlar.
“Bir gerçeğe göre: Vikipedi’de bir kadın ya da erkeğin 18 milyon kişi ile aynı zamanda doğduğu yazıyor. Tabi doğum günlerinin aynı olması aralarında bir bağ olduğunu kanıtlamıyor. Ama eğer varsa, Vikipedi henüz bizi keşfetmemiş demektir. Bu biziz!”
Dizi bu sözlerle başlıyor önce bir acaba bilim kurgu mu, neler oluyor diyorsunuz ama dizi sizi hiç beklemediğiniz bir dünyanın kapılarını aralamanızı sağlıyor. Dizinin açılış sahnesinde 4 kişinin doğum günü sabahıyla uyanıyoruz ve birbirlerinden farklı kişiler olduğunu düşünüyoruz ama aslında hepsi birbiriyle bağlantılı. Dizinin kurgusu geçmiş ve günümüzle eş zamanda ilerliyor. Bizlere hem geçmişi hem de günümüzü paralel kurgu gibi gösteriyorlar.
Başarılı Kadro Seçimi!
Oyuncu seçimi bu dizi için en önemli faktörlerden biri ve izlediğinizde göreceksiniz ki harika bir iş çıkarmışlar. Çünkü dizide karakterlerin flashback sahneleri, çocuklukları, günümüz sahnelerinde ise genç olanların yaşlı halleri hepsi ama hepsi gerçekten bir kişinin yaş evreleri gibi ve bu hiç sırıtmıyor. 2013 yapımı Boyhood filminde yönetmen Richard Linklater kendi yazdığı senaryosunda bir çocuğun büyüme evresini konu alıyor. Filmde oyuncuların gerçekten büyümesi, yaş alması için filmini tam 12 yılda çekmişti. İşte, This Is Us’ta da oyuncu koçu kimse bütün övgüleri hak etmiş çünkü gerçekten her karakter yaş almış gibi görünüyor.
Oyunculuklara gelirsek benim favori karakterim yan rolde izlediğimiz Toby. Toby karakterlerimizden Kate’in sevgilisi, Toby, diziye renk, enerji ve komiklik veren karakter kesinlikle. Özellikle Toby-Kate çiftinin sahneleri çok sevimli oluyor. Gerçek hayat diyoruz ya cidden öyle her tarzda her karakterde insan var. Ve karakterlerimiz salt iyi, kötü, mutsuz, mutlu, agresif değil hepsi her özelliği, her duyguyu taşıyor. Jack gerçekten özverili ve sevecen bir baba. İkinci favori karakterim o oldu. Diğerleri ile kendi özelimde tam bir bağ kuramasam da hepsini çok sevdim, kendimden bir şeyler buldum. Ama Rebecca karakterini bir türlü çözemedim diyebilirim. Sevdim mi sevmedim mi hep arada kaldım. Belki de senaristler öyle olsun istemişlerdir.
Hiçbir karakter mükemmel ya da sorunsuz değildi. Hepsinin eksiği, hatası, kendi içinde yaşadığı sorunlar vardı. Mesela Kate’in kilo sorunu ve bunun getirdiği özgüven eksikliği, Kevin ve Randall bebeklikten beraber büyümesine rağmen kardeşlik bağlarının hiç güçlü olamayışı, Jack’in alkol problemi, Rebecca’nın çaresizliği ve yalnızlığı, Randall’ın kendi öz babasını araması, Kevin’ın tek başına bir şeyleri tam anlamıyla yapamaması… Belki de gerçeklik ögesinin bu denli baskın olması diziyi popüler yaptı ve sevilmesini sağladı.
“Derin nefes alın. Veee
-İlk gelen…
-Ben!
-Baba ne dedi?
-Aman tanrım!
-Sonra gelen…
-Ben!
-Anne ne dedi?
-Yaşasın!
-Sonra gelen…
-Ben.
-Ve biz ne dedik?
-Üçümüz
-Büyük üçlü! Büyük üçlü!”
Teknik!
Dizinin senaryosu çok başarılı ellerden çıkıyor. Dramayı, duyguları aşırıya kaçmadan vermeleri, gerçeklik zemininden hiç sapmamaları ve bunu devam ettirmeleri çok iyi bir şey… Öyle ki senaryo her bölümde şaşırtıyor, merak ettiriyor ve yer yer komedi ögeleriyle bunlar destekleniyor. Ki zaten yayınladığı zaman daha ilk sezonun son bölümleri çekilirken dizi iki sezon için daha onay almış. İki sezonu da yayınlanmış dizinin üçüncü sezonu da yolda. Komedi/dram dengesini çok başarılı kurmuşlar. Sizi sıkmayan ve bunaltmayan bir drama sahip.
Müzikler, geçmişe döndüğümüz sahnelerdeki renk tonları, aksesuarlar ve kıyafetler ince düşünülmüş detaylardı. Kurgu… Dizinin en orijinal kısmı senaryoyla birlikte kesinlikle kurgusuydu. Aynı zamanlarda zannettiğimiz karakterlerin aslında aynı aileden olması, hepsinin büyüme, olgunlaşma ve yaş almasını aynı anda izlememiz çok zekice. Her olay bağlantılıydı ve biz geçmiş sahnelerinde ya da günümüz sahnelerinde bu bağlantıları çözdük. Kafa karıştırıcı olaylar ya da anlar oldu ama bir gizem çözer gibi değil de merak duygusuyla örtüştü o kafa karışıklığı sahneleri. Yani, seyirci için her şey çok net ve berrak bu dizide.
‘’Hayat sana ekşi bir limon verdiyse, limonata yap!’’
İzlenmeli mi?
Bu bol ödüllü aile hikayesini kesinlikle izlemelisiniz. Oturup bir akşam ya da bir hafta sonu başladığınızda zaten devamı gelecektir. Duygusal sahnelere sahip hatta yer yer ağlatıyor This Is Us. Six Feet Under’dan sonra böyle bir aile dramasını izlemeyeli çok olmuştu o yüzden ilaç gibi geldi. Çok kullandım belki bu kelime öbeğini ama gerçek bir aile hikayesi. Öyle ki bazı bölümlerde yan karakterlerin hatta çok fazla dikkat etmediğimiz karakterlerin bile hikayesini izliyoruz. Dizinin adıyla daha da örtüşüyor senaryo. Bizi anlatıyor. Ekrana getirdiği sorunlar; obezite, kardeş ilişkileri, siyahi bireyler, alkol, özgüven eksikliği ile bağıra bağıra hiçbirimiz “Kusursuz değiliz!” mesajını veriyor. Bu yaz günlerinde içinizi ısıtacak ya da listenize ekleyip kış aylarında sıcak bir kahve eşliğinde koltuğunuza geçip kendinizi bırakacağınız bu diziyi mutlaka izlemelisiniz.