Güneşin Kızları, Sırlar Dünyası tadında bir bölümle karşımızdaydı. Eden buldu mu, sırlar aydınlandı mı, dürüstülük kazandı mı? Birlikte çay ve çekirdek eşliğinde tartışalım!
Fotoğraf: Güneşin Kızları Resmi Twitter
Her hafta olduğu gibi oturumu Haluk Kişisi ile açıyorum. Zira kendisini bu hafta abardıkça abardı, kendisini kontrol etmekte zorlandı ve bir parça işkillenmemize sebep oldu. Ahmet ve Güneş, çok iyi anlaşıyor ve bu çok güzel bir şey… Evet, Ahmet bilinçaltı ve bilinçüstünde Güneş’e aşık olabilir ama Güneş’in bundan haberi yok ve Ahmet’le güzel bir dostluk kuruyor. Haluk’un buna sinirlenip Güneş’e tabiri caizse ergen tribi atması beni çılgınlıklara sürükledi. Üstüne bir de Sevilay’a çorba yapmaya, ateşini ölçmeye, alnına ıslak bez koymaya gitti. Hem de Güneş’i hiçbir açıklama yapmadan… Güneş, küçük bir açıklama istediğinde de çok çirkin bir şekilde Güneş’ten hesap sordu. Oldu mu şimdi güzel kardeşim? Yaptığı onca şeye rağmen kendisini her seferinde affeden Güneş’e yaptığı şeyi Haluk’a bile yakıştıramadım. Dünyaya atarlı olsa Güneş’e hep gülen Haluk Kişisi çok net üzdü. Bu kez Güneş’e kendisini nasıl affettirecek bakalım…
Fotoğraf: Kana D
Güneş’i bir kenara koyarsak, bir de Levent var. Sadece hissiyat üzerine adama düşmanlık beslemek de biraz şov bence… Tamam, Levent’in fikri de zikri de kötü ama Haluk henüz bunu bilmiyor ve kardeşine ortaklığı iptal etmesini söylemek biraz bencillik. Üstelik Levent’in Sevilay’la ilgilenmesinin Haluk açısından ne gibi bir sorun teşkil ettiğini anlayamadım. Boşandığı, yüzüne bakmak istemediği, hatta öldürmeye çalıştığı Sevilay ne ara ve nasıl bu kadar kıymete bindi? Kıskanıyor mu? Hiç sanmıyorum. Klasik her şeyi kontrol etme çabası… Belki de Sevilay’ın ölümüne kendisine aşık olma fikrini seviyor ve egosu zedelendi.
Fotoğraf: Güneşin Kızları Resmi Twitter
Savaş ve Nazlı’nın artık sallansa da yıkılmayacağını biliyordum ama bu derece olgun olabilmelerini de takdir ettim. Savaş, Nazlı’yı otogarda bıraktı ve arkasını dönüp gitti. Bakıldığında sebebi ne olursa olsun asla yapmaması gereken ve affedilmesi imkansız olmasa da çok zor bir şeydi. Savaş, arkasını dönüp gitmemeliydi ve Nazlı, Savaş’ın sebeplerine sırtını dönmemeliydi. Eşit durum, skor 1-1 oldu. Neyse ki maç berabere bitti ve Savaş ile Nazlı içlerindeki maceracı ruhu harekete geçirip aşklarını bir kenara bırakmayacaklarının farkına vararak birbirlerinin elini tuttular. Bu sefer Savaş’ın geçmişine doğru el ele yürüdüler ve varış çizgisini gördüler. Yaptıkları plan Rana’ya her şeyi itiraf ettirdi, Savaş’ı büyük bir yalanla yaşamaktan kurtardı. Şimdi ne, nasıl olur bilinmez ama Savaş ile Nazlı’nın birbirlerine karşı her daim dürüst olması ve birbirlerini her ne olursa olsun affedebilmeleri onları çok başka ve çok özel bir yere taşıdı.
Fotoğraf: Güneşin Kızları Resmi Twitter
Ve Ali ile Selin… Geçtiğimiz haftayı onlar adına bir parça talihsiz kapatmıştık. Selin çok kırılmıştı ve Ali, Selin’in kalp kırıklarını tamir edememişti. Ama onlar Ali ve Selin işte… Ne kadar inatlaşsalar da, birbirlerine ne kadar kırılsalar da tamamen sırtlarını dönemiyorlar. Bir şekilde birbirlerine gülümseyecek bir sebep bulabiliyorlar. Onların bu kadar huzur vermesini sağlayan da bu sanırım. Ali’nin uzayı Selin, çoğu zaman karanlık ama bir o kadar da parlak… Selin’in okyanusu Ali; bazen dalgalı, çoğu zaman hırçın ama bir o kadar da huzurlu… Bunun da bir çaresini bulacaklardır. Elif’in mumu yatsı geldiğinde muhakkak sönecektir ve işte o zaman Ali ve Selin için daha huzurlu zamanlar başlayacaktır. Ama öncesinde ortalık biraz karışacak, Selin biraz daha kırılacak gibi duruyor. Elif defteri kısa zamanda kapanır umarım…
Fotoğraf: Güneşin Kızları Resmi Twitter
Söylemeden geçemeyeceğim; Selin ve Tuğçe çok iyi ikili olmadılar mı? Aralarındaki buzlar erise de Selin ve Tuğçe’nin dostluğunu izleyebilsek keşke!