Yaklaşık üç gündür medya kulislerini, seyirciyi ve sektörün meraklısını hareketlendiren bir iddia sosyal medyada, haber sitelerinde dolaşıyor. Öncelikle olayın çıkış noktasına bir göz atalım. Bir nevi sondan başlayalım. “Neden üç hafta dizi yayınlanmayacak?” sorusuna Cengiz Semercioğlu bugün yayınlanan köşesinde cevap verdi. Yazının öne çıkan bölümü şöyle: (Tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.)
“Bunun nedeni belli…
Şirketler yıllık reklam bütçelerini yaptıkları için reklamın en az olduğu aydır yılın başı…
Kanallar da reklam yayınlayamadıkları için zarar eder.
Bu nedenle dizilerin yeni bölümlerini vermektense tekrarını yayınlarlar.
Ocak ayının ilk haftası neredeyse gelenek haline dönüşmüştü.
Ancak bu yıl bir değişiklik var.
Bu süre 1 değil 3 hafta sürecek…
Önümüzdeki haftadan itibaren gündüz kuşağı programları 1 hafta, diziler ise 3 hafta yayınlanmayacak kanallarda.
İki hafta önce kanal yöneticileri bir araya gelerek bu konuda bir karar aldı.”
Aslında bu durum yazıda bahsedildiği gibi yeni bir durum değil. Yıllardır Ocak ayının ilk bazen ikinci haftası yerli dizilerin, kimi zaman gündüz kuşaklarının yeni bölümleri yayınlanmadan yayın akışı yapılırdı. Ancak bu sezon gerek sektörün içinde olduğu kriz, gerek fazlasıyla umut bağlanan dizi projelerinin bir bir rafa kalkması ile işler biraz daha sert bir hal aldı.
Bu sabah Beyaz TV’de yayınlanan magazin programı Söylemezsem Olmaz’da da bu konu konuşuldu. Ancak konu hakkında birkaç detay yanlış belirtildi diyebiliriz. Şöyle;
1- Çok uzun zamandır prime-time’da zaten iki yerli dizi yayınlanmıyor. Örnek verilen İstanbullu Gelin’den sonra genelde kanalın diğer dizilerinin tekrar yayınları yer alıyor.
2- “Diziler yayından kalkacakmış.” Bu cümle de çok doğru sayılmaz. Zira söylenenlere göre her kanal haftada bir ya da iki dizi yayınlayacak. Diğer diziler ise kanalların kendi platformlarında ücretli olarak yayınlanacak.
3- Trt 1’in bu işe girmeyeceği en başından beri söyleniyor. Zaten Ocak ayında yeni bölümleriyle dizi yayınlayacak tek dizi Trt 1…
Peki bu haberlerin çıkış noktası ne?
“Haberler.com’da yer alan bir habere göre 2019 yılı, Türk dizi sektörü adına büyük bir değişime sahne olabilir. İddiaya göre medya patronları, her geçen gün artan dizi süreleri ve art arda yayınlanan dizilerin televizyona olan ilgiyi düşürmesi üzerine bir araya gelecek televizyon dünyası hakkında radikal kararlar aldılar. 2019 yılı başlarında yürürlüğe girecek yeni uygulamaya göre kanallar, her gece yalnızca bir dizi yayınlayabilecek. Her kanalın kendine ait bir ücretli içerik platformu bulunacak ve bir günde birden fazla dizi yayınlamak isteyen kanallar, dizileri bu platform üzerinden yayınlayacaklar. Elbette ki izleyiciler bu platformlara belli bir ücret karşılığında abone olacaklar.” (Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.)
Karşımızda resmi bir açıklama olmadığı için aslında bu söylenenlerin hepsi koca bir söylenti…
Peki olmayacak iş mi?
Elbette hayır! Ulan İstanbul’la Kanal D yıllar evvel bu yöntemi denemişti. Tabii o zaman hayatımızda ne Youtuber’lar, ne Netflix, ne BluTV ne puhutv vardı. İnsanlar bir şey izlemek için para ödeme mantığını sinema-tiyatro-konser gibi evden çıkılan aktiviteler için doğru buluyordu. Ancak işler şu son üç yılda çok değişti. Artık evde oturmak ve evde kaliteli vakit geçirmek çok daha tercih edilir durumda… Bununla beraber izleme alışkanlıkları da fazlasıyla değişti. Yani “İzlenmez yaaa, yapımcılar ayaklarını denk alsın!” demek bu noktada çok mantıklı bir cümle değil. Evet belki belli bir bütçenin altındaki işler “bedava” içerik olarak seyirciye sunulacak. Ancak yüksek bütçeli işler, oyuncu kadrosu “parıltılı” olan projeler için işler değişebilir. Özellikle belirli bir yaşın altındaki kitle “reklamsız” olarak sunulursa bu fikir üstüne balıklama bile atlayabilir.
Ne olabilir?
“Klasik televizyon izleyicisi para verip almaz.” cümlesi de çok haksız değil. Evet ailemizin büyükleri, akşam eve geldiğinde ses olsun diye televizyon açan, belirli bir ekonomik güçle hayatına devam eden insanlar için bu durum negatif görünüyor olabilir. Ancak burada unutulmaması gereken şey bu konunun gündeme gelme sebebi… Reklamveren, yapımcı, kanal, proje geliştiriciler artık farklı bir kitleye hitap etmek istiyor. Belki dört saatlik bir dizide (özetiyle beraber) toplam reklam kuşağında bir saate yakın reklam göstermek yerine iki dakikalık bir reklamla gerçek kitlesine ulaşmak istiyor. Belki mevcut deneklerle yola devam etmek işlerini zorlaştırıyor, belki de “Yerli dizi yersiz uzun” cümlesi bu fikre ilham oldu. Bilemiyoruz. Şu noktada resmi bir açıklama gelmeden de söyleyeceğimiz her şey havada uçuşan toz taneciklerden ibaret… Resmi açıklamanın ise 2019’un ilk aylarında yapılacağı söyleniyor. Şu an savaş tamtamları çalmak, “Bitti televizyonculuk, yandı diziler!” demek için fazlasıyla erken… Bekleyip göreceğiz.
Gözden kaçmaması gereken birkaç not:
1- Kızım ve Söz’ün yayın haklarını BluTV aldı. FOX ve FX’in yayınları da BluTV’den izlenebiliyor. Ayrıca Kadın, Bizim Hikaye, Savaşçı ve 4N1K: İlk Aşk ilk bölümlerinden itibaren BluTV’de de yer alıyor.
2- Netflix ikinci yerli orijinal proje için Beren Saat ile anlaştı.
3- Yarışma ve televizyon programları projeleri geçtiğimiz yıllara oranla çok daha fazla izleniyor.
4- “Televizyonlar eskisi gibi izlenmiyor yaa!” diyenlere pek aldırmayın. Ajans Press’in araştırmasına göre günde ortalama üç saat otuz dört dakika televizyon izliyoruz.
“Ajans Press’in Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) gerçekleştirdiği araştırmadan ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, Türkiye’nin günde ortalama 3 saat 34 dakika televizyon izlediği görüldü. Bu durum hafta içi 3 saat 30 dakika olarak gözlenirken, hafta sonu 3 saat 45 dakika olarak saptandı. Araştırma, yüz yüze anket yöntemiyle televizyon izleme eğilimlerinin nasıl değiştiği ve yeni medyanın izleme eğilimlerini nasıl etkilediği ele alırken, 2006 yılına oranla televizyon izleme sürelerinde belirgin bir azalma yaşandığı görüldü.2006 yılındaki günlük ortalama televizyon izleme süresinin 5 saat 12 dakika olduğu görülürken, bu rakam 2009’da 4 saat 36 dakika, 2012’de ise 4 saat 24 dakika olarak belirlendi.”